48 yaşında, kariyerinin zirvesinde bir “beyaz yakalı”… Hafta sonu tatilleri, düzenli bir gelir, kurulu bir düzen ve herkesin imrendiği o “konfor alanı”… Ancak bir sabah aynaya baktığında kendine sorduğu o tek soru, tüm hayatını bir anda değiştirdi. Herkesin “sakın bulaşma”, “başın ağrır”, “düzenin bozulur” diye uyardığı o ateşten gömleği neden giydi? Televizyonlarda “sansür” yediği iddia edilen, Kadıköy sokaklarında ise fısıltı gazetesiyle yayılan o “Üçüncü Yol” hareketi aslında neyi amaçlıyor? İşte ezber bozan o röportajın perde arkası…

Cine1 Ekranlarında yayınlanan Emre Kurt ile Özel Röportaj programının bu haftaki konuğu, siyasetin alışılmış yüzlerinden çok farklı bir profil çizdi. Anahtar Parti Kadıköy İlçe Başkanı Hakan Alsaç, stüdyoda yaptığı açıklamalarda hem iktidarı hem muhalefeti topa tutarken, kendi hikayesiyle izleyenleri şaşırttı.
“SENİN GİBİLER YOK, O YÜZDEN BU HALDEYİZ!”
Söze kişisel itiraflarıyla başlayan Alsaç, neden siyasete girdiğini anlatırken kullandığı “Ayna Metaforu” ile dikkat çekti. Kurumsal hayattan siyasete geçişini bir zorunluluk olarak tanımlayan Alsaç, o kırılma anını şöyle anlattı:
“Ülkenin durumu ortada. Uyuşturucu yaşı ilkokula inmiş, sanal bahis yuvaları yıkıyor, sokak çeteleri esnafa çöküyor. Ben bunları görüp sadece söyleniyordum. Sonra aynaya baktım ve dedim ki; ‘Siyasette sen yoksun! Senin gibiler yok! Beyaz yakalı olarak konforunda yaşıyorsun ama ülke elden gidiyor.’ Eğer biz o boşluğu doldurmazsak, başkaları dolduruyor ve bedelini çocuklarımız ödüyor.”
“KAVRAMLARIN İÇİNİ BOŞALTTILAR: ARTIK KİMSE YEMİYOR!”
Programda en sert çıkışlardan biri de Türkiye’deki “kutuplaşmış siyaset” üzerine geldi. Mevcut partilerin Atatürkçülük, Milliyetçilik ve Dindarlık gibi kutsal kavramları birer “kalkan” olarak kullandığını iddia eden Alsaç, “Liyakatli Şöhretsizler” hareketi olarak tanımladığı partisinin duruşunu net bir şekilde ortaya koydu:
DEVLET-MİLLET SÖZLEŞMESİ İPTAL Mİ OLDU?
Hakan Alsaç, devletin vatandaşa karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmediğini savunarak, “Anayasa bir sözleşmedir. Ben vergimi veriyorsam, devlet de bana eğitim, sağlık ve güvenlik vermek zorundadır. Bugün devlet, çocuğumu sokaktaki magandadan koruyamıyorsa, verdiğim eğitimin kalitesi yerlerde sürünüyorsa bu sözleşme zedelenmiştir” ifadelerini kullandı.
MEDYA AMBARGOSU VE “DİP DALGA”
Röportajın en çarpıcı bölümlerinden biri de “medya karartması” iddialarıydı. Ankara’da on binlerce kişilik salonları doldurduklarını ancak ulusal kanalların bunu görmezden geldiğini belirten Alsaç, “Görmeseler de geliyoruz” diyerek iddialı konuştu:
“Bize ekranlarını kapatıyorlar ama biz sokaktayız. Rıhtım’da, pazarda, esnafın yanındayız. Yavuz Ağıralioğlu ismini duyan durup dinliyor. Bir dip dalga geliyor ve bu dalga, siyaset mühendisliği yapanları şaşkına çevirecek.”
Kaynak: Emre Kurt