31 Mart 2024 yerel seçimleri, Türkiye’de siyasetin yönünü değiştirdi. Ancak seçimden sonra gündeme gelen bir çağrı, sadece politik değil, ekonomik bir kırılma noktasına da işaret ediyor: Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin boykot çağrısı.
Kimileri bu çağrıyı sadece siyasi bir hamle olarak görüyor. Ama biraz derin baktığımızda, bu adımın ekonomik sistemdeki bozulmalara karşı verilen sessiz ama güçlü bir tepki olduğunu anlıyoruz. Çünkü vatandaş artık sadece sandıkta değil, cüzdanıyla da konuşmak istiyor.
Boykot Ne Anlama Geliyor?
CHP’nin çağrısı bazı zincir marketler, medya kuruluşları ve holdingleri hedef alıyor. Sebep: Tek sesli medya, yandaş ekonomi, adaletsiz rekabet. Fakat burada mesele sadece isimler değil; mesele halkın “Artık yeter” demesi. En çok da, tüketim tercihlerinin bir protestoya dönüşmesi.
Bugün Türkiye’de TÜİK’e göre Mart 2025 itibarıyla yıllık enflasyon %58,94. Üstelik temel gıda ürünlerinden elektriğe kadar her kalemde hissedilen enflasyon çok daha yüksek. Aynı dönemde Tüketici Güven Endeksi 85,9 ile yine kritik eşikte. Yani vatandaşın geleceğe güveni hâlâ zayıf.
Bu ortamda yapılan boykot çağrısı, aslında “Ben bu düzeni finanse etmiyorum” deme şekli. Siyasi olduğu kadar ekonomik bir mesaj bu. Çünkü hangi marketten alışveriş yaptığımız, hangi gazeteyi aldığımız, hangi ürünü tercih ettiğimiz; ekonomide bir oy gibidir artık.
Boykot Ekonomiyi Sarsar mı?
Bu sorunun cevabı karmaşık. İlk bakışta, devasa şirketlerin satışlarında kısa vadeli büyük kayıplar olmayabilir. Ama mesele bu şirketlerin marka değeri, itibarı ve gelecekteki sadık müşteri kitlesiyle ilgili.
Nitekim son günlerde boykotun hedefindeki bazı firmaların borsada işlem gören hisselerinde %3 ila %6 arasında düşüşler yaşandı. Bu, halkın ekonomik tepkisinin görünür hale gelmesidir. Sosyal medyada ise #CHPBoykot etiketiyle milyonlarca kişiye ulaşıldı. Bu dijital rüzgâr, gerçek dünyada da alışveriş davranışlarını etkiliyor.
Dışa Bağımlı Bir Ekonomide İçeriden Tepki
Türkiye’nin ekonomik modeli uzun zamandır ithalata bağımlı. Yerli üretim desteklenmiyor, küçük üretici ayakta duramıyor. Bu sistemin sonucunu her gün raflarda görüyoruz. Dolar kuru 38 TL seviyesinde. Dövizdeki bu yükseliş ithalatı pahalılaştırırken, maaşların satın alma gücü her geçen gün daha da azalıyor.
CHP’nin boykot çağrısı bu noktada sadece bir protesto değil, aynı zamanda bir yön değişikliği önerisi gibi: “Yerli üretimi destekle, bağımlılığı azalt, halkı dinle.”
Sadece Alışveriş Değil, Mesaj da Veriyoruz
Tüketici boykotu, sadece alışverişten vazgeçmek değil; aynı zamanda “Ben bu düzene katkı sağlamayacağım” demek. Ama bu tek başına yetmez. Bu tepkinin etkili olabilmesi için, yerli üretimin güçlendirilmesi, üreticilerin desteklenmesi ve tüketicinin korunması gerekir. CHP’nin çağrısı burada bir başlangıç olabilir ama sürdürülebilir bir değişim için politikalarla desteklenmeli.
Son Söz
Ekonomi sadece para değil, tercih meselesidir. Her alışveriş bir tercihtir. Sandıkta olduğu gibi, kasada da kimden yana olduğunuzu belli edebilirsiniz.
CHP’nin boykot çağrısı bu tercihi görünür kıldı. Artık mesele sadece “ucuz mu?” değil; mesele “bu ürünü alarak kimi destekliyorum?” sorusu oldu.
Ve unutmayalım: Bazen cüzdanla atılan bir oy, sandıktakinden daha güçlü duyulur.