Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Orta Asya’ya yaptığı ziyaret, Avrupa’nın nükleer ve fosil yakıta erişiminde Orta Asya’nın öneminin arttığı bir dönemde gerçekleşiyor. Ziyaretin arkasında, Fransa’nın uranyum ihtiyacını karşılamak ve nükleer enerji sektörünü geliştirmek isteyen Orta Asya ülkeleri ile ilişkileri güçlendirmek yatıyor. Ayrıca, bölgedeki Rusya etkisinin azalması ve Çin’in ekonomik varlığının artması da dikkat çekiyor.
Ido Vock | BBC News
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Orta Asya’da. Bu seyahat, Avrupa’nın nükleer ve fosil yakıta erişiminde Orta Asya’nın öneminin arttığı bir dönemde gerçekleşti.
Macron’un ziyareti, programa bakılınca Kazakistan ve Özbekistan’la ticareti ve ikili ilişkileri geliştirmek için yapılıyor gibi gözükse de, ziyaretin arkasında yatanları anlamak için geçen Temmuz ayına gitmemiz gerekiyor.
Temmuz’da Nijer’de gerçekleşen darbenin, Fransa için hayati öneme sahip nükleer endüstrisini riske atmasından endişe edilmişti.
Oysa bu endişe biraz abartılmıştı. Nijer, Fransa’nın en fazla uranyum aldığı ikinci ülkeydi. Birincisi ise, Macron’un dün ayak bastığı, dünyanın en büyük uranyum üreticisi olan Kazakistan.
Macron bugün ise bir diğer önemli uranyum üreticisi Özbekistan’a geçecek.
Dünkü basın toplantısında Kazakistan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev, Fransa’nın “kilit öneme sahip güvenilir bir ortak olduğunu” söyledi.
Macron da bu iltifatı karşılıksız bırakmadı ve Tokayev’e, Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımlarına uyduğu için teşekkür etti.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından AB’nin Rusya’dan petrol alımı hızla kesilirken Kazakistan AB’ye en çok petrol satan üçüncü ülke konumuna yükseldi. Önünde yalnızca Norveç ve ABD var.
Fakat Fransa’yı petrolden daha çok ilgilendiren şey, Orta Asya uranyumu.
Fransa elektriğinin yüzde 60’ını nükleer santrallerden üretiyor ve bu oranda dünyada ilk sırada yer alıyor.
Kazakistan ise sattığı petrolün karşılığında Fransa’nın bu alandaki bilgi birikimini kendi uzmanlarına ve mühendislerine aktararak ulusal nükleer enerji sektörünü geliştirmek istiyor.
Kazakistan’a giden Fransa delegasyonunun bir üyesi “Kazaklar bizim nükleer uzmanlığımızla çok ilgileniyor” dedi.
Bu kişiye göre Fransız kamu enerji şirketi EDF, Kazakistan’ın ilk nükleer santralini kurmayı planlarken Paris hükümeti Fransız üniversitelerinin Kazakistan’da şubeler açmasını istiyor.
Fransa geleneksel olarak uranyum ihtiyacının önemli bir kısmını Nijer’deki uranyum madenlerini işleten Fransız şirketlerinden alıyordu.
Bu arzın geleceği, darbenin ardından iktidara gelen Fransız karşıtı cunta nedeniyle riske girmiş durumda.
Fransa Temmuz ayında darbenin enerji üretimi için kısa vadede bir risk oluşturmadığını, ellerinde iki yıl yetecek kadar uranyum stoku olduğunu açıklamıştı.
Fakat Macron’un Orta Asya ziyareti, Nijer gibi önemli bir uranyum kaynağında yaşanan siyasi istikrarsızlığın yol açabileceği domino etkisine dair Paris’in bir miktar endişe duyduğunu gösteriyor.
Kazakistan’ın başkenti Astana’dan siyasi analist Dosim Satpayev ziyaretin, Orta Asya ülkelerinin bölgeyi 100 yıldır domine eden Rusya ile ilişkilerinin büyük bir dönüşüm yaşadığı bir döneme denk geldiğine de ayrıca dikkat çekiyor.
Satpayev, Ukrayna’daki savaşla birlikte Rusya’nın bölgedeki etkisinin azaldığını söylüyor:
“Rusya’yla daha az askeri işbirliği var ve bölgede Rusya’nın imajı işgalle birlikte kötüleşti.
“Orta Asya hükümetleri bu konuyu açıkça dillendirmese de bu dönüşüm yaşanıyor.”
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da geçen hafta buna benzer bir açıklama yaptı ve “komşularımızı, dostlarımızı ve müttefiklerimizi bizden uzaklaştırma çabalarını kınıyoruz” dedi.
Fakat Orta Asya’nın Batı’yla filizlenen ilişkisinde de gerilimler yok değil.
ABD ve AB, Rusya’ya yönelik yaptırımların Orta Asya ülkeleri üzerinden delindiğine dair açıklamalar yaptı. Örgütlü Suçlar ve Yolsuzluk Haberciliği Projesi’nin (OCCRP) bir araştırmasına göre bunlar arasında küçük drone’ların ve Batı yapımı mikroçiplerin, Rus şirketlerinin Kazakistan’daki kolları tarafından ülkeye sokulması da var.
OCCRP’ye göre bu ürünler Rusya tarafından savaş amaçlı kullanılıyor.
Rusya uzun bir savaşa hazırlanırken bu paralel ithalat uygulaması, filizlenmekte olan Orta Asya – AB ilişkilerini sekteye uğrayabilir.
Fakat bölgede etkisini artırmaya çalışan yalnızca AB değil. Çin de komşusu olduğu bölgeyle yakından ilgileniyor.
Pekin’in bölgedeki askeri varlığı görece küçük olsa da ekonomik varlığı son yıllarda önemli ölçüde arttı.
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin kuşak kısmı, Çin’den çıkıp Orta Asya’dan geçerek Avrupa’ya ulaşan rotaları kastediyor.
Çin Orta Asya’da bu girişim kapsamında 100’den fazla projeyi fonladı.
Fransa ve AB, Çin’in doğrudan komşusu olan bu bölgeye yaptığı yatırımların miktarıyla hiçbir zaman yarışamaz.
Fakat Macron bu ziyarette, en azından Ukrayna’daki savaşın getirdiği stratejik fırsattan yararlanarak Rusya’nın bazı geleneksel ortaklarını, yüzlerini Batı’ya dönmeye ikna edebilmeyi umuyor.
Kaynak: sondakika.com.tr